Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Döngü

Mevsim geçişleri, sürekli değişen hava şartlarına meydan okuyarak biraz  yorgun biraz da üşümenin verdiği ürpertiyle devam ettim yoluma. Aralık kışa kapısını tam anlamıyla aralamıştı. Gökyüzüne uzattım başımı. Beyaz parıltılar birer birer dökülüyordu gökyüzüne. Her kar tanesinin birbirinden ayrı olduğunu duymuştum. Tıpkı aynı türe mensup olmasına rağmen farklı dna ve farklı parmak izlerine sahip olan bizler gibi. .  Soğuktan kızaran burnum, üşüyen parmaklarım bunların hepsi bana insan olduğumu hatırlatıyordu. Bütün bu yaşananlarla beraber yaşadığım bir an bana yeni Ufuk’lar açıyordu. Yaşamın anlamsızlaştığını sandığım evrelerde yaşadığım aydınlığım. Kışın ansızın selamlaması. Bunların hepsi dudaklarımda gülümseme olarak belirdi. Gökyüzünden dökülen binlerce kar tanesi ve bunlardan benim yüzüme isabet edenler.  Suya dönüşümünün benim cildimde tamamlaması. Bazı duyguların tarifi yok. Eşsizliliğin değerini farketmiyoruz . Binlerce kum tanesi arasındaki yaşam izlerini. Dökülen yaprakları.

DUVARLAR3

Kişi hayatına bu kadar sahipken, anıların benliği sürekli tazelemesi dünyanın en kötü travmasıdır. İnsanlara karşı tutumumu, güvensizliğimi, dalıp uzaklaşma istediğimi hep buna bağlarım. Bağlarım ve bana geçmişi aydınlatan, beni çıkmaza sürükleyen aydınlıktan korkarım hep. Çünkü baktığım her yerde o içimdeki kız çocuğu koşar. Dizleri kanar o kızın. Ve bana öyle bir bakar ki aynalardaki benliğimden uzaklaşırım hep. Çünkü onlar aynı gözler. Çünkü o benim.Güçsüzlüğümden korkarım mesela. Zihnimin beni güçsüz kılmasından korkarım. Hatırlamaktan. Kim olmak istiyorum ben kimi sevmek istiyorum hayattan ne bekliyorum? Neden böyle sevdiğim şeylerin üzerinde bu kadar diretiyorum mesela. Anılarım bu kadar kötü beni bu kadar yıpratırken geleceğimi kendi ellerimle mahvetmekten korkuyorum. O kızın tekrar bana öyle bakmasından korkuyorum.. Biliyor musun cehennem  olmak istemedim hiçbir zaman.Yangında ki kıvılcım gördüğüm zaman kaçmam bundandır üstelik.taşı taşla dövdüler de kuma çevirdiler birini. Asl

Kum Tanesi

Hayatımda her zaman yaşadığım olayların, takıldığım küçük ayrıntıları anlamlandırmamda yeri olduğunu dile getirmişimdir. Küçük karelere bakarak büyük manzaraları keşfetme düşünme mucizesi!   Yorgunluğu atmak, güneşin tatlı masum sıcaklığını hissetmek için uzandığım kumsalda bir deniz kabuğu gözüme ilişti. Evet belki binlercesini görmüştüm birçok plaj, farklı kum taneleri. Sonra kafamda küçük hesaplamalar oluşmaya başladı. Bu plaj uzun zamandır buradaydı. Benden de eski. Belki yüzyıllardır. Deniz aynı Deniz, kara aynı kara. Değişen tek şey zaman ve insan. Elim usulca kumtanelerine erişti. Kumsalı avuçlamak ilk kez keşfetmiş, plajla ilk tanışmammış gibi içimi kaplayan heyecan. Sorgulamaya başladım. Belki bu kabuğu yüzlerce insan gördü kimi dokundu, yerini değiştirdi. Kimi aldırış etmeden geçti gitti yanından. Kimi görmedi bile! Peki bu kumsal? Binlerce insana ev sahipliği yaptı. Aynı kum üzerinde binlerce ayak izi. Belki küçüktü Deniz onu ilk karşıladığında. Belki yaşlıydı uçup gitti bu

Kelebek Etkisi

Bu bir milattı. Amaca ulaşmaktı Önümüzde uzun bir yol, yanımda güzel bir yoldaş, kaderdaş. Uyudu zira gece uzun. Düşünülecek çok şey var. İstanbul geride kalmış, İstanbul hayallerimin de gerisinde. Döndüm nurla ışıldayan o surata baktım. Bir insan sadakat kokar mı? Kokuyor. Buram buram ve insan sevmekten alıkoyamıyor kendini. Gece çöktü, yol uzun düşünülecek çok şey var. Yanlış insanlar tanıdık, yanlış kararlar, yanlış yollar yanlış zaman. Ama şimdi bunları düzeltme vakti. Bana bu gücü veren de, güvende hissettirende Gizem değil mi zaten? Belki bu yüzden farklıdır bende yeri. Bu yüzden sevgim bitmiyordur. Zira insanlar sevdiğime pişman eder genelde beni. Yol uzun, ay tepede. Herkes ismini yaşatır. Herkes ismiyle yaşar. Bana Aycan demişler. karanlığı aydınlatmak, Fener olmam için Şimdi sirkelenme, ferahlama, fazlalıklardan kurtulma vakti. Bugün bizim için aydınlanma vakti. Yeni hayatımın ilk günü bugün. Bu yol hiç bitmesin ve sen hiç değişme. Dostluğun ruhuma kelebek etkisi... Y

Körlük 2

Hepimiz doğamız gereği birşeylere sahip olunca elimizdeki şeyin değerini yitiriyoruz. İlk yazım da aşkı Galata ve kızkulesine benzetmiştim. Erkek galata olmuş kız hep kızkulesi kalmıştı. Şayet bu ne yazık ki hala böyle. Görmeyen birine mavi nasıl anlatılır, dalgalar gösterilir mi? Renkleri anlatabilir miyiz manzara ne ifade Eder ki göremeyen biri için. Bahsettiğim körlük gönüldedir. Eğer körsek maneviyatımız düşükse tanımıyorsak ve tanımak için çaba sarfetmiyorsak karşımızdaki gökkuşağı(merhamet) dalga (öfke) manzara iyi hoş ne fark eder. Galata hep yerinde seyirir ve kızkulesi dalgaların arasında Yok olmaya yenik düşer. Kör aynı kör Galata aynı yerde. Ama kızkulesi eskisi gibi değil. Zaman acımıyor, dalgalar daha şiddetli. Ya bekliyecek her dalgada bir parça eksilicek,ya zaman ilacı olacak eski ihtişamı yerine gelecek. Galata olmayın dostlarım. Kör olmayın. Her şair kendi şiirini yazar, her aşk şair yaratır. Deniz olun kızkulesine. Liman olun. Yar olun Gönüller’e yara değil. İyi olun,

Gidişat

Her yaş bana farklı bir güzellik, her yaş ruhuma bir hediye getirdi. Birçok insan tanıdım. Kimisi gülümseme oldu,bazısı umut. Keşke dedim bazıları için. Ruhum her birine eşit sevgideydi beni insanlara iten de çeken de tavırları. Dostlarım sevin. Her insana bir iyilik borcumuz olsun. Zamanında sergilediğim kötü tavırlar, sinir, öfke,nefret hepsi ruhumu yaraladığı, ve o iç burkulması... Kötülük kötülüğü getirdi kısacası. Sevmek. İyiliğin ruh hali.Bir tık daha ileri bir durumu var ki aşk. Gönül körlüğü bazılarımız için bazılarına güneş, aydınlık... Benim gözümde aşk neydi bunu ruhu revan yazımda uzun uzun bahsetmiştim.Aşk gönül baharıdır benim için. Aşk mayıstır. Çiçek açarsın, demet sunarsın. Ben gülün hasretinden karardım ve bu karanlığı siyah papatyayla ruhuma kazıdım. Ama artık düşüncemi bir nebze değiştiriyorum. Papatya olun: gösteriş, ihtişam, mucize. Güzel kokun ama kimsenin o çiçeği koparmasına izin vermeyin. Papatyalar solmasın, ölmesin. Çiçeksek, papatyaysak dalımızda kalmalı, s

Ruhu revan

Mayıs bana en güzel hediyesini gönlüme bahar çiçekleri ekerek getirdi. Öyle bir insan ki kusursuz. Yada insan sevdiği değer verdiği birine bakarken kusurları gözleriyle yok ediyor. Zaman geçti yaz geldi, gönlüme ekilen bahar çiçekleri filizlendi yeşerdi... Bekle dedi adam. Bekle. Aklım karışık? Çiçekler yeşermiş ben ona koca bir demet sunmuşken bekle dedi. Ve bu beklemenin 2. haftasında önüme başka bir kızla kocaman bir fotoğraf karesi! Çiçek soldu. Yüreğim kaktüs oldu ve dikenleri tek tek mahvetti beni. Peki insan sevmediği bir kadına neden bekle der? Kendime geldiğimde eski evimizin oturma odasında buldum kendimi. tarih 29 temmuz. Sıcak bir yaz gecesi. Ev boş , yerde eski tek bir halı. Vantilatörü açtım tek bir seferde. Gözlerde yaş boncuk boncuk. Vantilatörün etkisiyle rutubet kokusu burnumda. Elimde o resim gerisi ise boşluk. Üzerinde bahar geçti, koca bir kış. Aylardan mart, mart yine hain. Peki gerçek aşk neydi? Ben yaşadığım duygulardan bir betimleme oluşturarak aşkı papatyaya i

İnsan Sahip Olduklarına Kör

İnsan bu beşer şaşar. Yener, yanılır. Hayatta bir yerlere gelme; yaşam mücadelesi verirken öyle bir konuda tıkanır kalır ki. Körlük. Sahip olduklarını ellerinle itme, şükürsüzlük, memnuniyetsizlik. Şehirleşme ve sosyal yaşamla birlikte hep daha fazlasını ister olduk. Hep daha fazla güç,kudret,para... Genciz büyüyoruz, zaman geçiyor ve bunun geri dönüşü yok. En baştan başlayalım konumuza. Bir ailede, bir evde açıyoruz gözlerimizi. Bir anne babamız var. Şuan yaşıyorlarsa ve hayattalarsa üstelik aynı evdeysek ne büyük zenginlik! Düşünsenize istediğiniz zaman sarılabilirsiniz. Dolu dolu geçirmeli zamanı ve hep güzel anılar biriktirmeli. Sevdiğini sevgiyi göstermeli insan. Aile olmalı. Babalar soğuktur çoğu zaman, sevgilerini güzel cümlelerle gösteremez ama sarılmak... Ama dudaklarda biriken o masum gülücük. Bugün bunun farkına varmalı ve hiç görmemiş, o kokuyu almamış gibi sarılmalı; çünkü yarınlar göreceli. Çünkü zaman acımasız. Geride bir keşke bırakmamalı. Diğer bir konu eğitim. Doğuda,

Gül

Resim
Herkesin kaçtığı, saklandığı bir yeri vardır. Bir limanı, denize kıyısı. Benim limanım gülbahçeleri oldu. Benim durağım sendin. Bunun içindir açılmamış her gonca da seni görmem, hayellerimi bulmam. Bunun içindir bana yaklaşanlara batması dikenlerimin. Gül güzeldir bayım, özeldir. İhtişamlıdır özel kokar. Sadakat ve nezakatiyle bilinir. Sevgi ister, ilgilen ister. Fazla sıkarsan boğarsın dökülür güz misali yaprakları. Fazla rahat bırakırsan da kurur, gölgede kalır ihtişamı. Güldüm, Sevgisizlikten karardım. Dikenlerim zırhım oldu.Şimdi dalımdan uzak bir defter arasında çaresiz çırpınışlarım. Ölümsüzlük, sonsuzluk vadederken çıkacak canım.Beni bu defter arasına hapseden sendin değil mi?  Gülkurusu güzel kokar bayım. Yaratanın ona verdiği bir lütüftur bu. Vedası bile büyüler insanı. Unutulmaya yüz tutmuş satır aralarında bırakıverir kendini. Böyle güzel mi kokar ölüm?