Aşkımız eski bir roman

Bişeylere geç kalmanın birinden vazgeçmenin ve tüm bunlara bireyin kendisinin sebep olmasının yükü o kadar ağır ki. Kendi zihnim beni boğuyor, düşüncelerimin ve sorgulayışımın bataklığı.. peki neden severiz ki birini? Neden doyasıya sevilmek isteriz mesela?  Çünkü kalp olmadan beden canlanmaz, çünkü ruhun evi kalptir. Ruhun tamamlayıcısı. Ve bir insan birinde kendini tamamlayınca tüm insanlara eksik kalır ömür boyu. Yemin ediyorum böyle düşünmesem sevgim uğruna bunca zahmete girmezdim. Zahmet! De ne anlamsız kelime değil mi. İnsanlar onca doğruyu tek yanlışla silerken yaptığınız, düşünceleriniz bir çarpıda karanlık oluverir. Olsun. Ben sevgimden yana gökyüzüyüm. Varsın o geceyi görsün.  Varsın bana aydınlık kalsın. Tüm bu kargaşa arasında bana kalan anılarım değil mi? Birey hayatımda olmadan da onu sevebilirim.Ama bu kadar yıpratırken kendimi kucak dolusu gülümsemesi insanların, hayatlarına devam edebilmeleri..bu ruhumun baharını aldı sanki benden. Hayatım birbiri ardına tek tek bataklığa sürüklenirken tutunduğum tek dal da elimde kalınca tamam dedim daha ne kaldı ki Allah’ ım. Galata deniz olmaktan vazgeçiyor ve Kızkalesi İstanbulda yapayalnız. Ama hala ayakta değil mi dimdik. Bu yüzden toparlanmalı ve ayağa kalmalıyım. İnsanlar Galata, deniz, poyraz kalabiliyor. Ama sen her zaman kızkulesisin. Bugün de yarın da ve daima. 

İnsanlar bana göre şekil değiştirebiliyor ama ben iyi veya kötü olduklarında  hep aynıyım onlara. Körler görmüyorlar. Ne üzücü ama değil mi? 

 

İnsan sahip olduklarına kör demiştim ilk yazımda, bu yazıyı bana gönderip bu benim yaptığım demiştin. Sen sahip olduğun her şeye kördün ve ben her gözünü açtığında koşa koşa sarıldım sana. Biliyor musun koşmak için ne bir yol ne de Sebep kalmadı. Seni eleştirdiğimde IQ’ suz aşkımı sayfa sayfa ilan ettiğimde de aşıktı adım. Kanayan diz kapaklarımla sığındığım ilk kapıydın. Ki ilk körlüğümde yürüdüğümüz onca yolu emeklerimi hiçe saydın. 


Ben seni nasıl seviyordum biliyor musun?

 Binlerce gece sana veda edip sabaha seviyorum diye başladım. Hoş narkozluyken de ilk seni sayıkladım. Resimlerin vardı, zihnimde anıların. Gözün görmediğini gönül silmiyordu. Unutmamak için bahanem çoktu. Ölesiye hayatımdaydın ki. Seni sen yokken sevmek başardığım en büyük zaferdi. Bir yerlerde nefes aldığını, yaşadığını ve gülümsediğini bilmek mutlu olmam ve kalbimi o kıpırtıyla dolmasına şahitti. Seninle karşılaşmak umuduyla sevdiğin şarkıcının konserlerine koşmak. Seni düşleyerek dinlemek müzikleri. Aynı gökyüzüne baktığımı bilerek gülümsemek sabahları. Bana seni hatırlatan sahillerde geçmişti izin günlerim. Çok saçma değil mi. Gözünün aşina olduğu sokağı sevmiştim, belki elin değdi diye Üsküdar’daki bankları. Öylesi bir sevdayla doluydu ki kalbim kimse aklımın ucundan bile geçmedi.Sonra sen çıktın yine geldin hayatıma. Bu sefer o sahilde el ele yürüdük, o bankta oturduk, aynı gökyüzünü izledik, aynı masada içtik rakımızı. Ben sana dair ne varsa ezberledim. Sırf bana benzettin diye Evgenia’yı sevdim. Okurken aklına getirdi diye Ahmet ümit’ i..

Hayatıma girdiğin andan itibaren ihtimaller kalktı. Gözlerin hangi manzaraya aşina biliyorum. Ellerin hangi banka değdiğini de. Hangi çiçekçiden kaçtığımızı ve çocukluğunun geçtiği sokakları da. Her şey burda ama sen yoksun. Seninle çevrili bir şehrin ortasında tabuttan farksızım. anılardan kaçarak geçiriyorum günleri.Senden ve Galata’dan kaçarak.Seni sevmek  delirtti sanırım.Şimdiyse iyi veya kötü hiçbir duygu kalsın istemiyorum. Seni hatırlatan her detay yakıyor.

Bir insan bir insanı daha nasıl sevebilir İnan ki bilmiyorum. Ama böyleydi işte benimki...


Kazandığın bir savaş yok, bunun için çaban da. Ama sözcüklerin öyle büyülü ve öyle tekrarlı ki. Sürekli kendimle kavga ediyorum içimde. Kendimle küsüyorum ki sesin zihnimin koridorlarında susmuyor. En çok böyle zamanlarda delirmiş gibi hissediyorum. 


Böylesine sevmiş olduğun birini şimdi tek seferde silip atmak çok tuhaf değil mi? 

Biliyor musun daha da fazlası..

Öylesine bir nefretle doldurdun ki kendine karşı. Senin her ihtimalini ezbere bilirken beni duman edip her zaman ki gibi gittin. Tanımamış gibi, sevmemiş gibi, öylesine biriymişim gibi. Beni kendi vicdanımla baş başa bırakıp tüm yükü fevriliğime atıp gittin. Kendinle yüzmeşmek yerine tek yaptığın beni suçlamaktı, gerçeğinden kaçmak.(birdenbire evlenme teklifi ettiğin ve bunu sorgulamadan kabul ettiğimde de fevriydim. Sözlerine sinirlenip küsüp sana kıyamayıp affettiğimde de. Sen geldiğinde, anlamsızca gittiğinde, Yavuz Yavuz diye kendimi yerken ve ömrüm beklemekle gelecek diye beklerken hep fevriydim biliyor musun ?) Dediğin gibi sevgi bir gün bitecek. 

Düşünmek istemiyorum, nefret istemiyorum, sevmek istemiyorum. Tek istediğim hiç olmamışsın gibi devam etmek yaşamıma. Çünkü aklıma gelişin yaşama isteğimi alıyor. Çünkü ben yavuz olsaydı demekten mahvoldum, Yavuz beni özlüyor mu demekten, .  Öyle çok özlüyorum ki. Ve sarılamamak tüm bunların en kötüsü. Hayatımda olanları koşa koşa birine anlatamamak. Sorular, sesler, karanlıkla Başbaşa kalmak.Çünkü sen sevdiğime pişman ettin beni. Çünkü sen, sensiz bir hayatta anılarla yaşamama mecbur ettin...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veda

DUVARLAR5

Pişmanlık